Ana içeriğe atla

Paranoya : Bolum I - Oyun başlıyor

Bu hikayede anlatılan olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünüdür!
Paranoya
Bolum I - Oyun başlıyor
22 mayıs 2005 Pazar
Yürüyen bant çoğu zaman olduğu gibi yine yürümüyordu. Kalabalığın arasında hızlı adımlarla ankaray ile aştiyi birbirine bağlayan koridorda ilerliyordum. Kapıdaki güvenlik detektöründen geçtiğimde her zaman alışık olduğum gibi ötmemişti. Bozuk mu diye sordum kendi kendime. Gerçi ötse ne farkederki. Hayatım boyunca detektörden geçen birinin ötmesinden sonra güvenlik görevlilerinin her hangi bir tepki gösterdiklerini görmedim. Sanki hem dedektörleri hem de güvenlik görevlilerini oraya süs için koymuşlar. Asli görevlerini yapmaları için illa bir musibetin başımıza gelmesini beklemek nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil. Bu resim aslında ülkemizde güvenliğin nasıl olduğunu gösteren en güzel resim değil mi? Birden hangi amaçla burda olduğumu hatırladım. İliklerim ürperdi. Etrafta beni takip eden birileri varmış gibi hissettim bir an için ama bunun daha çok erken olduğunun farkındaydım. Gerçi yine de beni takip eden birileri vardı ama hangi amaçla beni takip ettiklerini çok iyi biliyordum. -Abi istanbul mu? Hemen kalkıyor. -(kaşlarımı yukarı kaldırarak yürümeye devam ediyorum) -Abi neresi? malatya mı? yarım saat sonra -(bir önceki harekete devam) Emanetçilerin olduğu bölüme yaklaştıkça hedefe biraz daha yaklaşıyordum. Bu arada gözümde büfelerde satılan sandiviçlere takılıyordu. Sabahtan beri Kızılaydaki simitçide alelacele yediğim bir tek simitle duruyordum. Uzun zamandır planladığım şeyi harekete geçireceğimden dolayı yemek yemeyi bile unutmuştum. Neyse bileti aldıktan sonra birşeyler atıştırırım artık otobüse binmeden... -Samsuna ne zaman arabanız var? -Yarımda -Ücreti ne kadar? -22 milyon -Pencere kenarı alabilir miyim? -Buyrun. 17 numara. Peron 65 'te. -Kaç saat burdan samsun -6 saat. Sabah 6:30 7:00 gibi samsunda olursun. -Teşekkürler -İyi yolculuklar Adetim değildir Bafra Seyehat gibi firmalardan bilet almak ama parayı biraz ekonomik kullanmam gerekiyor. Zaten altı üstü 6 saatlik bir yolculuk. Biraz müzik dinlersem biraz da kestirirsem yolculuğun nasıl geçtiğini bile anlamam. Yolculuk saatine daha 2 saat var. Oyalanacak birşeyler bulmam lazım. İlk önce şu aç karnımın bir çaresine bakayımda gerisine allah kerim. ... ... ... Bu sandiviçleri nasıl böyle yapıyorlar anlam veremiyorum. Bu resmen vatandaşı kazıklamak. Salamları, kaşarları ekmeğe öyle bir monte etmişlerki gördüğünüz zaman ekmeğin içine sığmamışta dışarıya doğru taşmış sanırsınız. Halbuki % 10 u ekmeğin içinde geriye kalan kısmı ekmeğin dışında. Neyse boşver. Bunları düşünmenin ne yeri ne de zamanı. Kafamda binbir türlü tilki dolanıyor çünkü. Beynim aşırı ısınmadan dolayı eriyecekmiş gibi bir his var içimde. Bunun nedeni ise ya içinde bulunduğum aşırı stres ve heyecan ya da bu sene erken bastıran sıcaklardan ya da her ikisi. En iyisi bu yoğun havadan biraz uzaklaşmak. Telefonun kulaklığını takıp biraz avril dinlesem bişeyciğim kalmaz her halde tabi önce şu arap saçına dönmüş kulaklığı açmam gerekecek... ... ... ... -Bunun fiyatı nedir? -Hangisi abicim? -Şu çılgın türkler -22 milyon olur üstad -türkler çılgın mı bilmiyorum ama yayınevleri gerçekten çılgın olmalı -sadece yayınevleri değil yazarlarda çılgın abi -yahu bir kitabın değerinin basıldığı kağıdın kalitesiyle orantılı olmadığının farkındayım ama maliyeti bu kadar nasıl yükseltiyorlar anlamıyorum -abicim arada hiçbir emek vermeden hisse alan kişiler çok -o hisse alan kişilerden dolayı içeriği güzel olan kitapları bile kimse alıp okuyamıyor. okuyamadıktan sonra dünyanın en faydalı kitabı olsa okura ne yazar yazara ne yazar? -valla türkiyenin çarpık hali bu. elden birşey gelmiyor. -neyse hocam. sana kolay gelsin. iyi geceler. -almayı düşünüyorsan düz 20 yaparız abi -yok saol. bugün için düşünmüyorum. -(sessizlik) ... ... ... 65 nolu peronun önünde otobüsü beklemeye başladım. Otobüsünde tekeri aynasındadır birazdan gelir demeye kalmadı öz bafra seyahatin otobüsü perona yanaştı. Hemen otobüse binip 17 numaralı koltuğuma oturdum. Sırt çantamı da bacaklarımın arasına yerleştirdim ve düşünmeye başladım bir taraftan ankarayı seyrederken. Yol yakınken geriye mi dönseydim acaba? Başımı hiç derde sokmasa mıydım acaba? Gençliğin verdiği bir heyecanla kendimi kurtlar sofrasının tam ortasına mı atıyordum? Ya herşey düşündüğüm gibi gitmezse? Ya bi yerde yanlış yaparsam? Sonum ne olurdu? Geriye kalan hayatımı nerde ve nasıl geçirirdim? Karşı taraf gerçektende düşündüğüm kadar aciz miydi yoksa ben kendimi çok mu akıllı sanıyordum? Şu koca dünyada bir tek akıllı olan ben miydim? İskenderin babasının söylediği bir söz geldi aklıma. "Bir günlüğüne sadece bir günlüğüne, benzini piyasadan çektiğin zaman neler olabileceğini düşündün mü hiç? " demişti. O güne kadar hiç düşünmemiştim ama o günden sonrada neler olabileceğini tam olarak kestirememiştim. Arabam yoktu ama hayatımın içinde benzine bağlı olarak çalışan o kadar çok unsur vardı ki hangi birini düşünsem işin içinden çıkamıyordum. Kafam karışıyordu. Bir ihtimali düşünürken bir diğer ihtimal hemencecik bitiveriyordu aklımda. Çekirge gibi birinden diğerine zıplıyor koca buğday tarlasında yolumu kaybediyordum. Çıkış yolunu bulmak imkansızlaşıyordu. sonradan vazgeçtim zaten, yığıldım kaldım buğday tarlasında. Hayatımızı çok büyük bir şekilde etkileyeceği belliydi ama tam olarak ne kadar hasar verecek bunu ancak çok güçlü bilgisayarlarla ve çok iyi yazılmış simülasyon programlarıyla hesaplayabilirdik. "Biletinizi görebilir miyim?" sesiyle irkildim. Aştiden çıkmış çoktan samsun yoluna girmiştik bile. Benzinsiz bir günün sonuçlarını oldukça fazla düşünmüş olmalıyım. Hafiften doğrulma pozisyonu alarak çaktırmadan muavine bakmaya çalıştım. Ürktüğümün farkına muavinde varmış olacak ki o da biraz şaşırmış bir halde bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamam çok fazla uzun sürmedi hemen sırt çantamın ön cebinden biletimi çıkartarak muavine uzattım. Biletimi inceledikten sonra "nerde ineceksiniz?" diye sordu bende "meydanda" diye cevap verdim. Biletimi geri vererek diğer koltuklara doğru ilerledi bense kafamı tekrar koltuğa koyarak uyku moduna. ... ... ... Gözlerimi açtığımda hedef eczacılığın yanından geçiyorduk. Kırıkkale,Sungurlu,Çorum derken Samsuna gelmiştik. Birazdan viyadük gibi bir yerden sağa dönüp Samsun 19 mayıs üniversitesi Eğitim fakültesinin önünden geçecez. Benim için Samsun ve aynı zamanda Karadeniz bu noktadan itibaren başlıyor. Buraya geldiğim zaman karadenizin o tuz kokulu havasını en saf haliyle hissediyorum ciğerlerimde ve atakum da geçirdiğim bir yaz geliyor aklıma... Ve işte samsundayım. Meydanda iniyor ve çiftliğe doğru yürümeye başlıyorum. Dikmende tırmandığım yokuşlardan sonra çiftliğe giden bu yokuş düz yolmuş gibi geliyor gözüme. Biraz daha yürüdükten sonra çiftliğin hemen başındaki çorbacıya atıyorum kendimi ve bir ezogelin söylüyorum. Bir taraftan sıcacık çorbaya ekmeğimi bandırıp yerken diğer taraftan da yapmam gerekenleri aklımda check ediyorum. devam edecek...

Yorumlar

Adsız dedi ki…
sado 1 solukta okudum, helal walla bekliyoruz devamini..

sana 'atmasyon' yayinevinden ucuz bir kitap cikartiriz herhal... :)
aliusta dedi ki…
bu adam okuldayken de böyleydi. o zamanlar da acayip hikayeler filan yazardı.

yanlış iş seçti kendine programcı filan oldu.

edebiyatçı olacaktı aslında.
Adsız dedi ki…
elestiriler icin saolun :) ufak birsey yazayim dedim tabi bu arada gozden kacan bazi ayrintilar olmus. mesela 22 mayista su cilgin turkler henuz cikmamisti sanirim piyasaya. neyse o kadar olur.

devami haftaya :)

//sado
Adsız dedi ki…
Google de "yogaya başlama" arama yaparken sitenizi buldum. Hikayenizi çok beğendim...

başarılar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılımı Oluşturan Bileşenler Nelerdir?

Yazılımı oluşturan bileşenlerden daha önce söz etmiştik. Şimdi bu bileşenlerin neler oldukları üzerinde biraz duralım. Yazılımı oluşturan bileşenler = Mantık + Veri + Belge + İnsan + Program. Bu bileşenlerin az çok neler olduğunu, neleri kapsadığını biliyoruz ama biz yine de kıyısından köşesinden açıklayalım. Zaten bu yazıdaki asıl amaç yazılım bileşenlerinden belgelemenin yerini ve önemi (dökümantasyon) vurgulamak. Mantık = Yazılım herşeyden önce bir işin bilgisayar aracılığı ile yapılması amacına yöneliktir. Bu nedenle bilgisayarlaştırılmak istenen işin mevcut mantığı bir şekilde yazılıma da yansılıtılmak zorundadır. Veri = Her tür yazılım mutlaka bir veri üzerinde çalışmak durumundadır. Veri işlemeyen yazılımın geliştirilmesi söz konusu değildir. Söz konusu olan veri dış ortamdan alınabileceği gibi yazılımın içerisinde de üretilebilir. Zaten yazılımın temel amacı veriyi bilgiye dönüştürmektir. İnsan = Doğal olarak yazılımın insan bileşeni iki boyutludur. Yazıl

Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ

"Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ" derken Hudâ; Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha? Mehmet Akif Ersoy / Durmayalim Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ : Necm Süresi 39. Ayet. [İnsan için ancak çalıştığı vardır.] Meskenet: 1 . Miskinlik, beceriksizlik. 2 . Yoksulluk, fakirlik. (Türk Dil Kurumu) Olay zaten yeterince acik. Yan gelip yatma kardesim. Calis. Bu misralar yazildigi donemde bu anlami tasiyordu fakat zaman ilerledikce baska bir gercegi de gozler onune seriyor.Gerci bu gercek cok kapsamli bir kac satirla anlatilabilecek bir sey degil kaldiki benim bilgim de buna yeterli degil zaten. Ben giris cumlelerini verebilirim gerisini arastirmak yaziyi okuyanlara kalmis. (Matrix gibi bisey oldu bu yaw. Neo'nun kahinle bulusup yanindan ayrildiktan sonra Morpheus ile konusma sahnesi.) Yani kisaca sunu demek istiyorum. Ben bu misrayi ilk okudugumda hic birsey anlamadim. Bu misralari anlayabilmek icin kuran mealine ve turkce sozluklere bakmak zorunda k

Yunus sen bu dünyaya niye geldin?

Göçtü Kervan Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Çağrışı tellallar inanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Emr-i hac göçeli hayli zamandır Muhammed cümleye dindir imandır Delilsiz gidilmez yollar yamandır Göçtü kervan kaldık dağlar başında Yunus sen bu dünyaya niye geldin Gece gündüz Hakkı zikretsin dilin Enbiyaya uğramaz ise yolun Göçtü kervan kaldık dağlar başında Yunus Emre