Ana içeriğe atla

Mucize belki de kapinizda , fark edilmeyi bekliyodur

Alintidir...

Bu Pazar, size bir hikaye anlatacağım. Şöyle başlar benim çok sevdiğim hikaye: Bir köyde bir kilise varmış. Kilisede de bir papaz. Bu papaz dinine düşkün, herkesin yardımına koşan, bilgili, görgülü, zor zamanların insanı, iyilik timsali, herkesin sevgilisi, her derde deva, psikolog, baba, amca, arkadaş, banka, kumbara, yani köyün ''her şeyi'' imiş. Kısaca, Tanrı''nın işe alımda çok başarılı bir örneği.

Günlerden bir gün, köy felaket haberiyle çalkalanır. Mutlu günler geride kalmıştır, köye sel gelecektir. Sel bütün hızıyla yaklaşmaktadır, bizim hikayedeki köye. Köyün ileri gelenleri hemen papaz efendiye koşup felaket haberini vermiş. Papaz köyün boşaltılmasında hemfikir olmuş diğerleriyle. Ama ileri gelenler papazı, onlarla birlikte gelmesi konusunda bir türlü ikna edememiş. Papaz, "Siz gidin, ben kalacağım" demiş ve şöyle eklemiş: -Ben Tanrı''nın sevgili kuluyum. Yıllardır onun emrindeyim. Bir dediğini iki etmedim, ona en iyi şekilde hizmet ettim. Benim Tanrım böylesine bir sevgili kulunu korur, benim başıma kötü hiçbir şey gelmez. Siz beni merak etmeyin, lütfen bir an önce köyü boşaltın, demiş.

Köyün ileri gelenleri bu defa, çaresiz ileri doğru köyden dışarı çıkmışlar, çoluk-çocuk tüm köy halkıyla birlikte. Köy tamamen boşalmıştır artık, papaz ise kilisesinde Tanrısıyla beraber.

Sular yükselmiştir ve kilisenin alt katları sular altındadır. Papaz üst kata çıkarken, dışardan sesler duyar. Köyün ileri gelenlerinin içine sinmemiş olmalı ki, papazı tek başına kaderine terk etmemek, bir kayık içinde, papazı ikna etmek için tekrar gelmişlerdir. Bağırırlar hep beraber: -Papaz efendi, papaz efendi, sular yükseliyor öleceksin, hadi gel bizimle ne olur. Papazın cevabı kısa ve nettir: Sağ olun, siz gidin, ben Tanrı''nın sevgili kuluyum, bana bir şey olmaz, Tanrı beni korur. İleri gelenler çaresiz, bu kez de geri gider. Artık sular iyice yükselmiş, köyün ve kilisenin tümünü yutmuş, sadece kilisenin çan kulesini ve üzerinde de bizim papazı bırakmıştır.
 
Papaz kilisenin çan kulesi üzerinde Tanrısından bir mucize beklerken, bir helikopterin kendisine doğru yaklaştığını görür. Yine bizim ekip, sevgili papazlarının ölümüne hiç razı olamayıp, kurtarma ekibiyle birlikte papazı almaya gelmişlerdir. Megafondan yükselen yalvarışlar bizim papazı ikna etmeye yetmemiştir. Papaz efendi Nuh der, peygamber demez. Sürekli olarak, "Ben Tanrı''nın sevgili kuluyum" diyor da diyor. Helikopter uzaklaştıktan bir iki dakika sonra, sular iyice yükselir ve tüm köyü, sevgili papazı ile birlikte yutar. Papaz ölmüştür.

Bizim papaz, cennetin kapısında onu içeri davet eden meleklerle tartışmaktadır. Kendisinin büyük bir haksızlığa uğradığını ve Tanrısı''- nın huzuruna çıkmak istediğini söylemektedir. Melekler onu kırmaz, Tanrı''nın huzuruna çıkarır. Papaz hayal kırıklığı içinde Tanrısına sitem etmektedir. -Tanrım, yıllardır hizmetindeyim. Hiçbir gün davamdan geri dönmedim. Sana ihanet etmedim. Bir dediğini iki etmedim, doğru yoldan ayrılmadım, insanlara hep iyilik verdim, hep iyilik aldım. Ben senin sevgili kulundum, bunu hep böyle bildim, senden güç aldım. Bu muydu bana gördüğün reva? Beni niye kurtarmadın, niye öldürdün? Tanrı cevap verir: -Ey sevgili papazım,  en zor anında, senin karşına üç fırsat üç mucize çıkardım. Ama sen bu fırsatları görmedin ve değerlendirmedin. Daha ne yapabilirdim ?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yazılımı Oluşturan Bileşenler Nelerdir?

Yazılımı oluşturan bileşenlerden daha önce söz etmiştik. Şimdi bu bileşenlerin neler oldukları üzerinde biraz duralım. Yazılımı oluşturan bileşenler = Mantık + Veri + Belge + İnsan + Program. Bu bileşenlerin az çok neler olduğunu, neleri kapsadığını biliyoruz ama biz yine de kıyısından köşesinden açıklayalım. Zaten bu yazıdaki asıl amaç yazılım bileşenlerinden belgelemenin yerini ve önemi (dökümantasyon) vurgulamak. Mantık = Yazılım herşeyden önce bir işin bilgisayar aracılığı ile yapılması amacına yöneliktir. Bu nedenle bilgisayarlaştırılmak istenen işin mevcut mantığı bir şekilde yazılıma da yansılıtılmak zorundadır. Veri = Her tür yazılım mutlaka bir veri üzerinde çalışmak durumundadır. Veri işlemeyen yazılımın geliştirilmesi söz konusu değildir. Söz konusu olan veri dış ortamdan alınabileceği gibi yazılımın içerisinde de üretilebilir. Zaten yazılımın temel amacı veriyi bilgiye dönüştürmektir. İnsan = Doğal olarak yazılımın insan bileşeni iki boyutludur. Yazıl

Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ

"Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ" derken Hudâ; Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha? Mehmet Akif Ersoy / Durmayalim Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ : Necm Süresi 39. Ayet. [İnsan için ancak çalıştığı vardır.] Meskenet: 1 . Miskinlik, beceriksizlik. 2 . Yoksulluk, fakirlik. (Türk Dil Kurumu) Olay zaten yeterince acik. Yan gelip yatma kardesim. Calis. Bu misralar yazildigi donemde bu anlami tasiyordu fakat zaman ilerledikce baska bir gercegi de gozler onune seriyor.Gerci bu gercek cok kapsamli bir kac satirla anlatilabilecek bir sey degil kaldiki benim bilgim de buna yeterli degil zaten. Ben giris cumlelerini verebilirim gerisini arastirmak yaziyi okuyanlara kalmis. (Matrix gibi bisey oldu bu yaw. Neo'nun kahinle bulusup yanindan ayrildiktan sonra Morpheus ile konusma sahnesi.) Yani kisaca sunu demek istiyorum. Ben bu misrayi ilk okudugumda hic birsey anlamadim. Bu misralari anlayabilmek icin kuran mealine ve turkce sozluklere bakmak zorunda k

Yunus sen bu dünyaya niye geldin?

Göçtü Kervan Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Çağrışı tellallar inanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Emr-i hac göçeli hayli zamandır Muhammed cümleye dindir imandır Delilsiz gidilmez yollar yamandır Göçtü kervan kaldık dağlar başında Yunus sen bu dünyaya niye geldin Gece gündüz Hakkı zikretsin dilin Enbiyaya uğramaz ise yolun Göçtü kervan kaldık dağlar başında Yunus Emre