Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2005 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

http://www.cs.hacettepe.edu.tr/ ~turgay/ymlab/pdf/

JUnit (DUnit), Ant (Want), CVS gibi daha bir çok araç-gereç ve kavram hakkında bilgi içeren belgeler... Common-Digester.pdf 10-Feb-2005 22:29 423K DAO-ms.pdf 10-Feb-2005 22:10 338K DbUtils.pdf 10-Feb-2005 22:32 271K Hibernate.pdf 10-Feb-2005 22:16 733K JMeter.pdf 10-Feb-2005 22:26 744K JNDI.pdf 10-Feb-2005 22:37 676K JSTL.pdf 10-Feb-2005 22:38 304K JTA_JTS.pdf 13-Jan-2005 10:54 781K JavaDataObjects.pdf 26-Oct-2004 12:30 1.4M JetspeedSite/ 11-Jan-2005 20:11 - LUCENE.pdf 11-Jan-2005 21:27 296K Log4j.pdf 10-Feb-2005 22:12 507K Oracle_ADF.chm 12-Jan-2005 17:28 259K ant.pdf 13-Jan-2005 11:10 238K aop.pdf 10-Feb-2005 22:25 394K cactus.pdf 10-Feb-2005 22:13 403K cocoon.pdf 10-Feb-2005 22:02 293K cvs.pdf

Testin testi yazılır mı?

TDD ile olan maceramıza devam ediyoruz ama bu olay sandığım kadar basir değilmiş galiba. Çünkü adamlar aşmışlar artık :) Testin testini yazıyorlar... Jester - the JUnit test tester. Nester : The unit test tester Programların yaptığı iş kısaca şöyle özetlenebilir. Kaynak kodunuzda bulunan aşağıdaki gibi satırları if YeniKayitVar Then YapilacakIslemler else AksiTakdirdeYapilacakIslemler aşağıdaki şekle çeviriyorlar. if (False) And (YeniKayitVar) Then YapilacakIslemler else AksiTakdirdeYapilacakIslemler Ardından birim testlerini çalıştırıyorlar. Eğer birim testlerinden her hangi bir hata çıkmazsa bu şu manaya geliyor. Ya eksik birim testiniz var veya testiniz yanlış çalışıyor. Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olurmuş. ehue ehue ehue bu arada pester, nester, jester var ama dester yok. oturup yazsam mı ki? :)

Kestane geri döndü!

Fener uefa kupasından elenerek yurda geri döndü. Şaşırdım mı? Hayır. Niye ki acep? Görünen köy klavuz istemez meselesi. Sonuç? Yazık fenerlilere... To: *******@yahoogroups.com From: "Sadettin POLAT" Date: Tue, 22 Feb 2005 07:52:41 -0800 (PST) Subject: Re: [******] büyük gecmiş olsun... yok abi bu fener olmaz... fenerbahçede daum varken fenerin avrupada başarı kazanması mümkün değildir. çünkü daum bizi bizden iyi tanıyan bir futbol adamı. teknik adamların kaderlerinin haziran - temmuz ayında belirlendiğini bizden iyi biliyor. avrupuda elenmişsin kupa kazanamamışsın hiç önemli değil yeter ki ligi şampiyon olarak bitirip galatasarayın 100. yılında galatasarayı şampiyon yapmayan adam olarak tarihe geçsin. nasıl olsa aziz yıldırım kendisiyle yeni bir mukavele daha imzalayacaktır. bu tavırları zaragoza ve kayseri maçını izleyen herkes görebilir. zaragoza maçında kulubede sessiz sedasız oturan, oyuna hiç bir mudahelesi olmayan, heyecansız daum kayseri maçında 3. golden sonra defa

Soruya soruyla cevap verenler...

X : 1928 yılında doğan birisi kaç yaşında olur? Y : Erkek mi kadın mı? X : Fark eder mi? Y : Kesinlik Bob! Kesinlik... X : 1928 yılında doğan bir erkek kaç yaşındadır? Y : Hala yaşıyor mu? X : ???'!@ 1928 yılında doğan ve şu an hayatta olan bir erkek kaç yaşındadır? Y : Hangi ay? X : 3 Ekim 1928 yılında doğan ve şu an hayatta olan bir erkek kaç yaşındadır? Y : Saat kaçta? X : 3 Ekim 1928 gece saat 2 de doğan ve şu an hayatta olan bir erkek kaç yaşındadır? Y : Nerde yaşıyor? X : Yaw ne farkeder? Y : Newyorktaysa 77 yıl 5 ay 3 hafta 2 gün ve 3 saat. Washingtondaysa 77 yıl 5 ay 3 hafta 2 gün ve 1 saat. Mucize adlı filmden ufak bir sahne. Y = John Travolta Rakamlar atmasyondur :)

İnsanların birbirini yanlış anlaması için en az kaç neden vardır?

* Düşündüğünüz, * Söylemek istediğiniz, * Söylediğinizi sandığınız, * Söylediğiniz, * Karşınızdakinin duymak istediği, * Duyduğu, * Anlamak istediği ve * Anladığı arasında farklar vardır! Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için EN AZ 9 ihtimal var. SYLVIANE HERPIN

Ağzından Baklayı Çıkarmak

Türkçe'de bakla ile alâkalı iki deyim vardır Her ikisinde de illiyet, kurutulmuş baklanın zor ıslanması ve zor yumuşamasıyla ilgilidir. Kurutulmuş baklanın ağıza alındığında ıslanıp yumuşaması uzun bir süreyi ilzam eder. Sır saklama ve dilini tutma konusunda kendisine itimad edilemeyen kişiler için "Ağzında bakla ıslanmaz" deyiminin kullanılması bu yüzdendir. Yani duyduğu bir sırrı hemen başkasına anlatır, demlenesiye kadar yahut bir baklanın ıslanacağı müddet kadar olsun beklemez demeye gelir. Baklayla ilgili diğer deyim baklayı ağzından çıkarmaktır. Deyim, içimizden geçtiği halde mekan ve zaman müsait olmadığı için nezaket veya siyaseten söyle(ye)mediğimiz şeyler için birisinin bizi ikazı zımnında "Çıkar ağzından (dilinin altından) baklayı" demesine işarettir. Deyimin hikayesi şöyle: Vaktiyle çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Zamanla kendine yakıştırılan küfürbazlık şöhretine tahammül edemez olmuş. Soluğu bir tekkede almış ve durumu tekkenin şeyhine anlatıp sı

Porsuk - Hayranı olduğum hayvan

Niye hiçbir takımın maskotu veya logosu porsuk değil? Hayranlık duyduğum hayvanların başında porsuk geliyor. Kalıbına, yürüyüşüne bakıldığında biraz meymenetsiz, tembel, miskin bir hayvan gibi duruyor ama cesaretine, boğazına olan düşkünlüğüne, kararlılığına ve korkusuzluğuna hayran olmamak elde değil. Yılanın teki yakalmış bir fareyi tam yemek üzere. Olay yerine birden kahramanımız geliveriyor. İlk önce yılanın ağzından fareyi alıp afiyetle yiyiyor. Yılan ise porsuğu seyretmekle meşgul. Kahramanımız fareyi yedikten sonra kendisine aptal aptal bakan yılanı görüyor. Onu da afiyetle mideye indiriyor. Daha bir çok örnek verebilirim. Biraz yüksekte çalıların arasına sıkışmış bir yavru kuş var. Kuşa uzanabilmek için ayaklarının üstüne kalkıyor ama yetişemiyor. Etrafına bakıyor. Gözüne kestirdiği bir kütüğü yuvarlayarak kuşun altına getiriyor. Kütüğün üzerine çıkıp tekrar deniyor. Yine uzanamayınca başka bir kütük alıp bir önceki kütüğün üzerine koyuyor ve bingo.... Kendisine hayranlık duy

The O.C.

Arkadaşların evde Cnbc-e olmadığından, eve yolum düştüğü vakitlerde dizinin yayın saatine uymadığından uzun zamandır bu diziyi izleyemedim. En son Ryan kız arkadaşından ayrılmıştı. Daha doğrusu piskopat bi çocuğun oyunlarından dolayı kız Ryanı terk etmişti. Konu hakkında bilgisi olan var mı?

Spor programlarının suyu çıktı !

Spora daha doğrusu futbola o kadar ilgi gösteren (her ne kadar ulusal başarılarımız fazla olmasada) bir toplumuz ki tv yapımcıları karşımıza içinde spor olan ama sunucularının spor adamı yerine tiyatroculardan oluştuğu programlar çıkarmaya başladılar (veya ne yapacaklarını şaşırıp "ya tutarsa" dediler). Gerçi Kazım Kanatların, İhsan Kalkavanların, Turgay Şerenlerin yaptıkları spor programlarının ne kadar spor programı, kendilerinin ise ne kadar spor adamı oldukları da şüpheli ama yinede Aydemir Akbaşı, Aykut Orayı, Levent İnanırı ve Erdinç Akbaşı Flash tv de Geri Dörtlü adlı spor programında maçları yorumlarken gördüğüm anda (daha doğrusu bu 4 kişinin futbol yorumu yaptıklarını anladığım anda) bir kaç saniye televizyona aval aval baktıktan sonra "e yuh yani" demekten kendimi alamadım...

BİR KÜÇÜCÜK OĞLANCIK VARMIŞ !...

Bir küçücük oglancik, bir gün okula baslamis. Pek mi pek akilliymis. Okulu da pek büyükmüs. Ama akilli çocuk, sinifina disaridan kestirme bir yol bulmus. Buna çok sevinmis. Artik okulu ona kocaman görünmüyormus. Bir zaman sonra, bir sabah ögretmen demis ki; - "Bugün resim yapacagiz." "Ne güzel! " demis çocuk. Resim yapmasini pek severmis. Her türlüsünü de yaparmis. Aslanlar, kaplanlar, tavuklar, inekler, trenler, gemiler ... Mum boyasini çikarmis ve çizmeye baslamis. Ama ögretmen "Durun!" demis. "Henüz baslamayin." Ve çocuk herkes hazir olana kadar beklemis. "Simdi" demis ögretmen, "Çiçek çizmesini ögrenecegiz." "Iyi demis" çocuk. Çiçek çizmesini çok severmis ve pek güzellerini yapmaya baslamis pembe, mavi, turuncu mum boyalariyla.. Ama ögretmen, "durun" demis, "size nasil yapacaginizi gösterecegim." Yesil sapli kirmizi bir çiçek çizmis."Iste" demis ögretmen, "Böyle çizeceksin

Terziler ve Yazılımcılar

Teste dayalı yazılım geliştirme ( T est D riven D evelopment) fikrini ilk duyduğumda pek şaşırdığımı söyleyemem. Çünkü yaptığım projelerin içine ufak tefek, son kullanıcıyla bir ilgisi olmayan sadece bir problemle karşılaştığım vakit, daha kısa sürede bu problemi çözebilmek için programdaki bazı kod bölümlerini ve değişken değerlerini test eden kodlar yazardım. Bu sayede birçok kez problemleri çok kısa zamanda giderdiğimi hatırlıyorum. TDD ise bu test olayını daha profesyonelce yapan işe verilen addır. İşin temelinde ben şunu görüyorum. Yazılım geliştiren insanların büyük çoğunluğu(bende dahil olmak üzere) yazılım geliştirdiğimiz insanlar kadar bilgisayarın nimetlerinden faydalanamıyor. İnsanlar işlerini daha hızlı ve hatasız yapabilmek için bilgisayarları ve programları kullanıyor. Yazılımcılar ise programları sadece kod yazmak için kullanıyorlar. (Terzi kendi söküğünü dikemezmiş...) Peki bilgisayarın nimetlerinden daha fazla nasıl yararlanabiliriz? Cevap oldukça basittir. :) Bilg

Hangi programlama dili daha iyi ?

Ortalıkta bir çok programlama dili oldukça bu soru daha çok sorulacak ve daha çok tartışmalar çıkacak gibi. Bana göre hangi dilden zevk alıyorasanız, seviyorsanız ve en önemlisi para kazanıyorsanız en iyi dil bence odur. Onun için benim için en iyi dil şu anda object pascaldır ama işin aslını sorarsanız en iyi dil diye birşey yoktur. Ortada bir kaç dil vardır ve bu dillerin bazı özel durumlarda birbirlerine karşı üstünlüğü vardır. F2003-GA ile bozuk yolda 10 metre dahi ileri gidemeceğiniz aşikardır ama aynı zamanda san mariona'da jeep'in de ferrariyi geçme şansı yoktur. bu tür tartışmaların bize özgü olduğunu düşünürdüm hep ama yazılım aleminde isim yapmış kişilerin bile bu tür tartışmaların içine girdiklerini görünce şaşırmadım desem yalan olur. ilgili sayfada delphi ile python arasında kıyasıya bir mücadele var :) http://www.codefez.com/Default.aspx?tabid=79&newsType=ArticleView&articleId=89

Sen neymişsin be Türkçe?

Hayatım boyunca düşünsem böyle bir açıdan türkçenin ele alınabileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi her halde... Yazıda çok ilginç iddialar var... Türkçe'nin az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir. Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece x = 6, y = 23 olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir. Kurallar ise neredeyse, bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü ve kesindir. Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle etmek, aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır. Bunu yapmanın en kolay yolu ikili sayı sistemini kullanmak olduğu için de yalnızca 0 ve 1 leri kullanmak yeterlidir. tamamını okumak için burdan buyrun

Bir nesne örneğinin tanımlanmadan oluşturulması

Bir bileşenden kaç tane oluşturacağımız önceden belli değilse böyle bir kullanıma ihtiyacımız olabilir. Gerçi dinamik array olarakta tanımlayıp bu işi daha güvenli bir yönden çözebiliriz ama maksat çeşitliliği artırmak olsun. Her hangi bir tanımlama yapmadan çalışma zamanında bir TEdit nesnesi oluşturup bunu form üzerinde göstereceğiz. procedure TForm1.Button1Click(Sender: TObject); begin with TEdit.Create(self) do begin left := 168; top := 59; height := 21; Width := 121; Parent :=Self; name := 'EditYeni'; end ; end ; procedure TForm1.Button2Click(Sender: TObject); begin //text özelliğini değiştir (FindComponent('EditYeni') as TEdit).Text := 'Ehu ehu ehu...'; end ; procedure TForm1.Button3Click(Sender: TObject); begin //editi yok et (FindComponent('EditYeni') as TEdit).Free; end ; güle güle kullanın....

Bana neden katlanıyorsun?

İki sevgili deniz kenarında sessiz sessiz oturuyorlarken erkek seri bir şekilde kıza dönüp: -Aşkım! Dün aklıma bir soru geldi ve bu soruyu kendime sorunca cevabını buldum. Aynı soruyu sana da sormak istiyorum. Ne cevap vereceğini çok merak ediyorum. demiş. Bu sözler üzerine kız, bir anlık şaşkınlığın ardından "Kendine sorupta cevabını bulduğun soru nedir?" diye sormuş. Erkekte derin bir nefes aldıktan sonra soruyu soruvermiş. "Bana neden katlanıyorsun?" Soru karşısında kız biraz afallar gibi olmuş. Bir kaç dakika düşündükten sonra "Buldum!" diye haykırmış sevinçli sevinçli. "Nedir bulduğun cevap?" diye sormuş erkek. Kız cevap vermiş: "Sana katlanıyorum çünkü seni çok seviyorum." Bu cevap üzerine erkeğin suratı asılır gibi olmuş ve kız verdiği cevabın yanlış olduğunu anlayınca (biraz da mahçub bir ses tonuyla) "senin verdiğin yanıt neydi?" demiş. Bunun üzerine erkek şöyle demiş: "Ben sana katlanmıyorum ki..."

Delphi 2005 ile yazılım geliştirme teknik semineri

Delphi ve C# ile Microsoft .NET Framework Geliştirme ortamını görmek için... Borland Türkiye – Bilgi ve Teknoloji Grubu tarafından gerçekleştirilecek sunumda “Gelmiş Geçmiş En İyi Delphi Versiyonu” olarak adlandırılan Borland Delphi 2005’in yeni özellikleri örneklerle tanıtılacaktır. Sunum içeriği: * Borland’ın Yeni Vizyonu: Yazılım Başarım Optimizasyonu * Delphi 2005 Yeni Özelliklerin Tanıtımı, Örnek Uygulamalar - Delphi, C# Kişilikleri - Winform, .NET ve Web Programlama - Geliştirme Ortamı Yenilikleri - Refactoring - Gelişmiş Veritabanı Araçları - Hızlı ve Etkili Web Programlama - Yazılım Geliştirme Hayat Döngüsü Yönetimi ve Delphi 2005 - ECO II (Enterprise Core Objects) * Soru ve Cevaplar Yer: ODTÜ Teknokent İkizler Seminer Salonu Tarih – Saat: 15 Şubat 2005 Salı, 10:00 – 12:00 Katilim ücretsizdir. Bilgi için: (312) 266 0606 www.btgrubu.com / www.ktgcorp.com Bilgi ve Teknoloji Grubu – Borland Türkiye --------------------------------------------------------------- Yücel T

Kanıtım kanıt olsun mu?

Arkadaşın biri meşguluz dediğimiz zaman inanmıyorda. Bende masaüstümün resmini çekip gönderdim. Kanıtım kanıt olsun mu? (bkz: Ali Atıf İki - Bir)

Zafer benim

Her ne kadar oyun bittiğinde ekran görüntüsü alamasamda 13 - 26 oyunu ben kazandım. rakip baya direndi ama üstün zekam karşısında fazla dayanamadı... rakip arıyorum...

Birkaç Soru

Elini tutsam, dünyanın diğer ucuna benimle birlikte gelir misin? Bekle desem, dünyanın bir ucunda beni bekler misin? Denizimde fırtınalar çıktığında limanım olur musun? Karanlık bastırdığında deniz fenerim, hava açtığında yıldızlarım olur musun? Bulutlar gökyüzünü kapladığında pusulam olur musun? Mihengim, turnusol kağıdım, yüreğimin suyu bulandıkça onu durultacak iksirim olur musun? Kapılar kapandığında kapım, yollar aşındığı vakit yolum, saklanmak istedigimde duvarım olur musun? Özgürlüğüm ve mapushanem olur musun? Üşürsem evim, yorganım, sığındığım kucağım olur musun? Çölümde vaha olur musun, vahamda hurma ağacım? Dağın tavşanı, çölün ceylanı, gecenin hayalleri bağrına bastığı gibi, beni bağrına basar mısın? Sak sak yarılsa bile, gökten umudunu kesmeyen kıraç tarlalar gibi umut bağlar mısın bana? Gitmek istersem kanatlarım olur musun, kalmak istersem ayağımda prangam? Ot bitmeyen bir vadide yalnızca ALLAHA emanet edilip gidersem, sende beni kın

Çalışıyor mu?

Bu bloga veri girişi yapan mekanizmanın çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için girilmiş bir yazıdır bu. Fazla ciddiye almayın :) (Ya hu kardeşim, aylardır çivi çaktığın yok siteye. Ölüm haberini filan da duymadık ki, nedir bu sessizlik?)