Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Muzu şekere bandırıp yemek

Aslında ben yeni yıl yazısını bundan tam 6 ay önce yazmıştım. Belki hatırlayanlar vardır. Bazı nedenlerden ötürü yazıyı yayından kaldırmak zorunda kalmıştık. Klavyemiz pilli olmadığına göre yeni bir yazı yazmaktan zarar gelmez hem de biraz vakit geçirmiş olurum :) 2006 'tan çıkıp 2007' ye pardon 2005'ten çıkıp 2006'ya gireceğimiz diyecektim. Delphi 2006 ile o kadar haşır neşir olduk ki 2006'ya çoktan alıştım şahsen. İçimde sanki 2006 dan çıkıp 2007 ye giriyormuşuz gibi bir his var. Bu yıl sonunun diğer yıl sonlarından en belirgin farkı şu ytl olayı olsa gerek. Eski tl'lerimizi bu gün son kez piyasalarda kullanıyoruz. Benimde cebimde 3 tane 1 milyon vardı ve bunları değerlendirmek için pazara gittim. Gözüme yaşlı bir amca kestirip 1 milyonlukları amcaya vererek karşılığında 2 kilo muz aldım. Sonradan dank etti. Kim yiyecek bu kadar muzu? Hadi bi şekilde yedim diyelim. Sonrası ne olacak ? Zaten muzlarda tatsız tutsuz çıktı. Aldım elime toz şeker tabağını muzu ş

2005 Borland Developer Conference

Seminerlerin görüntülerine, kaynak kodlara ve sunum dosyalarına ulaşmak için http://bdn.borland.com/devcon05/ charlie ve marco amcanın sunumlarına göz atıyorum şimdilik. sunumların sayısına baktıkça izle izle pek bitecek gibi gözükmüyor ama bu hizmetinden dolayı bi alkışı hak etti borland :) @coderlord, marco amca interface kullanarak bazı atraksiyonlar yapmış burda. üstelik ufak bir de hile yapıyor :) observe kalıbını anlatırken kullandığı örnekte ise bir nesnenin onclick olayına birden fazla olay atıyor. bu mevzu bi yerde geçmişti ama hatırlayamadım. http://bdn.borland.com/devcon05/article/1,2006,33132,00.html diğer sunumların linkleri... 1100.swf 1104.swf 1108.swf 1112.swf 1114.swf 1120.swf 1136.swf 1142.swf 1144.swf 2100.swf 2106.swf 2110.swf 2112.swf 2122.swf 2136.swf 2138.swf 2150.swf 3014.swf 3100.swf 3106.swf 3112.swf 3118.swf 3122.swf 3132.swf 3136.swf 3138.swf 3142.swf 3144.swf 3146.swf 3150.swf 3156.swf 3158.swf 3162.swf 3164.swf 3

Paranoya : Bolum I - Oyun başlıyor

Bu hikayede anlatılan olaylar ve kişiler tamamen hayal ürünüdür! Paranoya Bolum I - Oyun başlıyor 22 mayıs 2005 Pazar Yürüyen bant çoğu zaman olduğu gibi yine yürümüyordu. Kalabalığın arasında hızlı adımlarla ankaray ile aştiyi birbirine bağlayan koridorda ilerliyordum. Kapıdaki güvenlik detektöründen geçtiğimde her zaman alışık olduğum gibi ötmemişti. Bozuk mu diye sordum kendi kendime. Gerçi ötse ne farkederki. Hayatım boyunca detektörden geçen birinin ötmesinden sonra güvenlik görevlilerinin her hangi bir tepki gösterdiklerini görmedim. Sanki hem dedektörleri hem de güvenlik görevlilerini oraya süs için koymuşlar. Asli görevlerini yapmaları için illa bir musibetin başımıza gelmesini beklemek nasıl bir ruh halidir anlamak mümkün değil. Bu resim aslında ülkemizde güvenliğin nasıl olduğunu gösteren en güzel resim değil mi? Birden hangi amaçla burda olduğumu hatırladım. İliklerim ürperdi. Etrafta beni takip eden birileri varmış gibi hissettim bir an için ama bunun daha çok erk

Albüm çıkartıyorum

Hepsi bi araya gelse bi Avril olamazlar. Gerçi grupta sarı bi kız var. Hani böğürünce sesinin güzel çıktığını sanan bi grup üyesi var ya. Hahh işte o. bundan önceki iki klipte böğürme imkanı bulmuştu fakat bu son klipte o fırsatı da bulamayınca bence ortaya kötü bir iş çıkmış. Tabi yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim. Klipleri güzel olmuş. Öle baştan savma bir klip değil. Emek harcandığı belli ama görüntü herşey demek değildir ki kuzucuklarım. Bakın selda ablanıza. Görüntü yerlerde sürünüyor ama satışlar tam tersi. Gerçi hitap ettiğiniz kitleler çok değişik ama aynı kitleye hitap eden bir sertap bir göksel de sizin için örnek olabilir. Bundan 4-5 yil önce 200.000 satan albümler için "az sattı" derlerdi şimdilerde ise 50.000 - 40.000 gibi rakamları geçen öpüpte başına koyuyor. Bir albüm ise kendi masrafını çıkartması için 20.000 satması yeterli oluyormuş. 20.000 nedir yaw? Bu rakama ben bile ulaşabilirim. bunun için çalışmalara başlıyorum. Gerçi ses yok ben de ama sesi olmay

Yassaah Gardesiiiim !

Her ne kadar internetin bir diğer adı özgürlük olsada özgürlüklerin de bir sınırı var malesef. Heleki bu özgürlüğün getirmiş olduğu sorunların yükleri bir başkasının omuzlarına biniyorsa... Aslında sorun bizlerin iyi niyetlerinde. Dedik ki "millet kullansın, etsin, bilsin. cahal kalmasın. Yarın birgün çocuğu "baba googel ne?" diye sorduğunda apışıp kalmasın. Tahmin edebileceğiniz gibi bu iyi niyet her zaman oldduğu gibi bu seferde bazı kişiler tarafından kötüye kullanıldı. Bizde önlem olarak bazı kısıtlamalar getirelim dedik. Merkezi bir yapı olmadığından çözümü yerel olarak uygulamaya soktuk ve en ünlü suç aletinin (internet explorer) seçeneklerini incelemeye başladık. Araçlar / İnternet Seçenekleri / Güvenlik bölümüne girince karşıma çıkan "Yasak Siteler" ibaresini görünce ve üstüne üstlük "siteler" bölümüne site eklendiğini görünce "tamamdır bu iş" dedim kendi kendime. Hemen işe koyulduk fakat sonuçlar hiçte tahmin ettiğimiz gibi olmad

Ortaya karışık

Nerden başlasam ki :) Geçtiğimiz şubat ayında yazdığım bir yazı. Kestane geri döndü Bizim gibi futbolla amatör olarak ilgilenen kişiler bu gerçeği görüyorda aziz yıvdıvım bu gerçeği neden göremiyor anlamadım. Yukarıdaki resim yine mail kutuma düşmeye başladı ve bunu allahın mucizesi olarak niteleyen insanlar var. "kuranda yazıyo, eskinden insanlar çok büyükmüş, 70 arşın boyundaymış vb." Eskiden insanlar bu resimde gözüktüğü kadar büyük olmaları gerçek olabilir ama bu resimler gerçek değil. İyi bir photoshop çalışması... Bu ve bunun gibi daha birçok fotoğraf için : http://www.worth1000.com/ Yukarıdaki rsim için : http://www.worth1000.com/emailthis.asp?entry=18533 Israrlı denemelerime rağmen osmaniyedeki nargileleri içemedim. Nargileden her nefes çekişim mide bulantısıyla sonlanıyordu. Kaçak çaydan sonra kaçak tütünde benden sıfır puan alarak sınıfta kaldı. Osmaniyede nargile içenlere sesleniyorum. Nargileyi birde taş maranda için. Bi dostumuzu ziyar

Dünden Bugüne...

Bence en güzelleri 6 ile 7.

Hayal Et(me) Sevgilim

Bi şehir efsanesi haline dönmüştü. Hakkında bir sürü hikaye çıktı. irem adındaki bu kız. erkek arkadaşıyla kavga ediyor bi gece. erkek arkadaşı da sinirlenip kafasını dağıtmak için arabayla dışarı çıkıyor. sinirli şekilde araba kullanırken yolda kaza geçirip hayatını kaybediyor. kız da bu şarkıyı ona yazıyo. arkadaşının gitarıyla çalıyor. arkadaşları da cep telefonuna kaydediyorlar bu sırada. kız erkek arkadaşından ayrılır,çocuk kızı arar "benim eve gel sana son bir hediyem var" der,kızın geldiğini gören çocuk camdan atlar ve ölür.kız 6ay terapi görür ve bu şarkıyı ölen sevgilisine yazar.. bu şarkıyla ilgili anlatılan başka bir hikayeye göre de kızla sevgilisi motorla gidiyorlarmış, motorun frenlerinin tutmadığını anlayan çocuk kaskını çıkarıp kıza vermiş (bi tane kask varmış güya) "al sen tak" diye..sonra da kaza yapmışlar çocuk ölmüş falan filan.. Erkek arkadaşıyla kanlı olan bu kızımız onu kanlılarından önce kendisi vurmuş ve bu şarkıyıda mezarı başında

Serdar Köylü

Linux camiasında en cok sempati duyduğum insandır kendisi. (camiada sempatik insan az zati) bu da blog adresi... O birşey diyorsa durup dinlemek lazım.

Meyra - Başka Bir Kadın

Şarkıların tamamını dinleyemedim henüz ama (download edecek yer bulamadım :) ) web sitesinden dinlediğim kadarıyla sarah brightman havası var. kaliteli bişeye benziyo yane :) ilginç bir nokta, Nazlı ılıcağın geliniymiş... http://www.meyra.org/dsikografi.asp mp3ler burada ;)

The İmam

Yeni Şafak 'ta -daha doğrusu haber7.com 'da- Ali Murat Güven abimiz The İmam filmini izleyen kişi sayısı 80.000 gibi komik bir rakamda kaldığı için kızıyor ve imam hatiplilere biraz sitem ediyor. Son yılların en anlamsız filmi "Maskeli Beşler", iki haftada yarım milyonu aşkın bilet keserken, "The İmam", Ramazan'ın başlangıcından bu yana topu topu 80 bin izleyici toplayabiliyor. Demem odur ki, fırsatı kaybettiniz sevgili İmam Hatipliler. Artık kimse acılarınızı ciddiye almayacak. Bir daha aklı başında hiçbir yapımcı sizlere dair bir öyküye 1 milyon dolar para yatırmayacak." Bizde sırf imam hatipliyiz diye destek olmak maksadıyla gittik ve izledik. Filmi de beğenir gibi olduk üstelik. Fazla seyirci gelmedi diye eleştir, kız, köşende yaz ama biraz insaflı yaz. "Bu ülkede X kadar imam hatipli var, onlara yönelik bir film çekelim kesin X/2 kadar bilet satarız" gibi bir yaklaşımla çekmişlerse bu filmi zaten direk yazıklar olsun diyorum yok

Testere II

Eve doğru hareket etmişken askerden yeni gelmiş olan Ahmet birden "hadi sinemaya gidelim" diyince iskender, ahmet ve ben düştük büyülü fenerin yollarına. Yolda hangi filme gitsek diye konuşurken iskender "harry pıtıra gitmeyelim çok kötü bir film" dedi ardından ben de "uçuş planına gitmeyelim berbat bi film" :) dedim. Bunun üzerine Saw II ye gitmeye karar verdik her ne kadar ahmet karşı çıksada :) Testere I'i izlemiş ve çok beğenmiştim. Testerenin seçtiği yöntem yanlış olsada insanlara vermek istediği mesaj çok derin. En azından bir katil değil. Yaşamla ölüm arasındaki kararları hep kurbanına bırakıyor (gerçi bırakmasa daha ii ama) o sadece bunu bir oyun olarak görüyor. Yaptığı planlarda çok psikopatça oluyor tabi. Neyse sağda solda okuduğum yorumlara göre çoğu kimse I'deki tadı II de bulamamış gibi ama bence II daha manyak. Filmin sonunda şok olup kalıyorsunuz. Uçuş Planı mı yoksa Testere II mi sorusuna Testere II diye cevap verebilirim.

Uçuş Planı

Özel hayatıyla beni dumurdan dumura uğratmış, oyunculuk yeteneğiyle de bir o kadar kendisine hayran bırakmış bir kişi. Jodie Foster. En azından filme girerken içimde "acaba verdiğim paraya değecek mi?" sorusuna "% 99 değecek" diyebildiğim bir oyuncu ve öyle de oldu. Koca bir uçakta kaybolan 6 yaşındaki kızını arayan bir annenin hikayesi gibi bir konusu var filmin. Uçakta ne kadar ekşın olabilirse o kadar ekşın var ne kadar heyecan olabilirse o kadar heyecan var. Yakın zamanda yine kaybolan kızını arayan bir annenin konu olduğu bir film izlemiştim. Film öyle ilginç bir hale gelmişti ki filmi izlediğim arkadaşlarla birbirimize söylediğimiz tek cümle şuydu: "abi filmin sonunu eğer uzaylılara bağlarlarsa valla çok kötü ederler". Filmin sonu mu? Tabiki uzaylılara bağlayıp olayı kapattılar. Bizde filmin arkasından niğde de "alnının çatısına" koca bir taş yiyen uzaylılar gibi kalakaldık ortada... Uçuş planı bu yöndende iyi sayılır. Bana göre mant

Zengin Yedek Kulubesi ve Interfaceler IV (Hatta TDD I)

Eski yazılarımızda Zengin Yedek Kulubesi adı altında üzerine gittiğimiz bir konu vardı. Amacımız tek programla birden fazla veritabanını desteklemekti. Bunun için çeşitli yöntemler üzerinde durmuş dbexpress ile de ufak bir örnek yapmıştık. Bu konunun ardından Interface'ler konusuna girip birkaç yazıda bu konuyla ilgili yazmıştık. Şimdi ise interfaceler sayesinde zengin yedek kulubesi oluşturmanın bir başka yolunu -bence en iyisi- göreceğiz. Interfacelerin temel varoluş şeklini hatırlarsak neyi nasıl yapacağımızı daha kolay anlama şansımız olabilir. Interfaceler sadece "Ne" sorusuna cevap veriyolarlardı. "Nasıl" sorusuna ise cevap vermiyorlardı. Bizde bu nimetten yararlanarak arabirim kodu üzerinde minumum oynama yaparak programımıza birden çok veritabanı ile çalışma esnekliğini kazandırmış olacaz. Toparlarsak; mantık şu şekilde olacak. //Yeni Kayıt Ekleme İşlemi Interface.Ad := 'Ahmet' Interface.Soyad:= 'Çakar' Interface.Ekle; ShowMessa

Polisin Hatıra Defterinden

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Arslan 'ın "Polisin Hatıra Defterinden" kitabından Heyecanlı bir ses: "Merkez tarandık". Merkez: "Hayır efendim aranmadınız". 4512: "Merkez! Alet kontrol" Merkez: "Elinizdeki alet değil, cihaz". 4512: "Aletin cihaz olduğu anlaşıldı merkez". Şöför: "Müdürüm, araç intikal etsin mi?" Müdür: "Etsin, ama içinde şöförüde olsun". Merkez: "Camide son durum nedir?" 5436: "Cenazeler mezarlığa seyir halindeler". 4536: "Merkez, orta kilolu, kara renkli, boynuzlu bir tosun kaybolmuş". Merkez: "Anlaşıldı. İstasyonlar not alın. Kaybolan tosun eşkali veriyorum". 3370: "Bir minibüs at arabasına çarpmış, at vefat etmiş". Merkez: "Başın sağ olsun evladım. 7553:"Kaçan aracı takip halindeyiz". Merkez: "Anlaşıldı. Mevkiiniz?" 7553:"Kaybolduk Merkez!..." Merkez:"Mevkiini