Düşün ki,
Kulaklarım adını hiç duymamış
Ve hiç tekrar etmemiş isminin ilk hecesini,
Yalçın kayalarda akislenen seda gibi...
Düşün ki,
Düşüncelerimde hiç olmamışsın sen.
Uğultusu avuçlarımda kalan rüzgar gibi geçmişsin.
Ay ışığına hasret yakamozlarının vuslatıymış,
Tam yerine ve tan yerine vuran o umutlarının gölgesi...
Düşün ki,
Bir sigara içimlik vakitmişsin
Ciğerime ecza diye dolan
Ya da uğrak bir efkar kahvahanesi...
Düşün ki,
Bardakta eriyen; ebediyyen beklemekmiş şeker sanılan,
Kırık bir sandalyeymiş umutlarımı yasladığım...
Düşün ki,
Bir uçurum dibiymiş, bakışlarındaki o mana
Oyuncaksız kalmasıymış bir çocuğun
Ya da bir annenin yavrusuna hasreti...
Düşün ki,
Yanık bir Anadolu türküsüymüşsün,
Çeşme başındaki güzel kızlara inat.
Ve inat, gurbetin tüm güzelliklerine...
Düşün ki,
Gam yüklü duvarda; asi, kırık bir aynaymışsın
Hep yarım, hep eksik,hep mahçup...
Ayna karşısında kırık bir bakış,
Kaybolan diğer yarısındaki tılsım...
Bir yağmur o