Delikanlı olmayan hangisi?
Dağlar mı yoksa denizler mi?
Şekil değiştiren, olduğu gibi gözükmeyen, saf bir ilkokul öğrencisinin körpe beynini bir kaç anlamsız kelime ile yıllar boyu "yahu bu nasıl olur ?" şeklinde gereksiz düşüncelere sevk eden hangisi ?
Hayat bilgisi kitabında okuduğum bir cümle benim hayatımı ortaokul 2 ye kadar çok ciddi bir şekilde etkilemişti.
"Karadenizde dağlar denize paralel, ege de ise dik uzanır."
Karadenizde yaşadığım için dağların denize nasıl paralel uzandığını görebiliyordum (ki gördüğümü yanlış anlıyormuşum) ama ege de dağların denize nasıl dik uzandığını bir türlü çözemiyordum. Ege deki dağlar yan yatmış bir şekilde mi duruyorlardı yoksa bir deprem olmuş ve egedeki dağlar devrilmiş miydi işin içinden çıkamıyordum. Her baktığım fiziki harita benim aklımı daha da karmakarışık hale getiriyordu taaaaa ki bir gün kabartma bir harita üzerinde parmaklarımı hem karadenizdeki dağların üzerinde hem de egedeki dağların üzerinde gezdirinceye kadar. O gün bu kabartma harita olayını icad eden kişiye tonlarca dua ettim. Yıllardır beynimi kemiren bir meseleye noktayı koymuştu. Meseleyi sonunda çakmıştım ama hayli bir zaman almıştı.
Şimdi bunun sorumlusu kimdi bunu bulmak lazım, hesap sormak için...
Dağlar mı yoka denizler mi?
Duruşunu, yönünü değiştirmeyen dağlardı. Hem egedeki dağlar hem de karadenizde ki dağlar karadenize paralel uzanıyorlardı. Delikanlıydı dağlar. Hepsinin bir duruşu vardı ve bu duruşları aynıydı dağların. İşi bozan ege deniziydi yani denizler... "Bu yüzden en çok denizden alacaklıyım"(1) diyen sunay akın gibi bende en çok denizlerden alacaklıyım kaybolan yıllarımın hesabını.
Madem geçmişimde olumsuz izler bırakanlardan hesap sormaya başladık devam edelim bir başkasıyla...
SSCB'nin açılımını bana "Soğan sarımsak ciğer bağırsak" olarak öğreten öğretmeniminde peşindeyim. Yıllar boyu bu ülkede sadece bunların yiyildiğini düşünmeme vesile olması dolayısıyla ve "bu insanlar neden ekmek yemiyor?" sorusunun her ekmek yediğimde aklıma gelmesine neden olduğu için... allahtan erkekden dağıldı da bu olayıda bir şekilde aşmış oldum. Duacıyım...
Hesap sormaya şimdilik aşağıdaki şiirle nokta koyalım. sonra devam ederiz...
Dağlar mı yollar mı,denizler mi engel
Neden,neden gelmez oldun?
Eller mi,diller mi,sözlerin mi engel
Neden,neden gelmez oldun?
1 :
ALACAK
yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp harçlığımı atardım
bu yüzden en çok denizden alacaklıyım
sunay akın
Yazılımı oluşturan bileşenlerden daha önce söz etmiştik.
Şimdi bu bileşenlerin neler oldukları üzerinde biraz duralım.
Yazılımı oluşturan bileşenler = Mantık + Veri + Belge + İnsan + Program.
Bu bileşenlerin az çok neler olduğunu, neleri kapsadığını biliyoruz ama
biz yine de kıyısından köşesinden açıklayalım. Zaten bu yazıdaki asıl amaç yazılım bileşenlerinden belgelemenin yerini ve önemi (dökümantasyon) vurgulamak.
Mantık = Yazılım herşeyden önce bir işin bilgisayar aracılığı ile yapılması amacına yöneliktir. Bu nedenle bilgisayarlaştırılmak istenen işin mevcut mantığı bir şekilde yazılıma da yansılıtılmak zorundadır.
Veri = Her tür yazılım mutlaka bir veri üzerinde çalışmak durumundadır. Veri işlemeyen yazılımın geliştirilmesi söz konusu değildir. Söz konusu olan veri dış ortamdan alınabileceği gibi yazılımın içerisinde de üretilebilir. Zaten yazılımın temel amacı veriyi bilgiye dönüştürmektir.
İnsan = Doğal olarak yazılımın insan bileşeni iki boyutludur. Yazıl
Yorumlar